11 Aralık 2025 - Perşembe

Gözlerindeki Bozkırı Görmek: Bir Atla Sessiz Hasbihal

81 Düzce Haber köşe yazarı Tarık Şahin ''Gözlerindeki Bozkırı Görmek: Bir Atla Sessiz Hasbihal'' başlıklı köşe yazısını paylaştı

Yazar - Tarık Şahin
Okuma Süresi: 5 dk.
Tarık Şahin

Tarık Şahin

-
Google News

Düzce’nin o kendine has nemli toprağına, yeşilin binbir tonunu saklayan doğasına karışmak için attım kendimi dışarı. Geçtiğimiz günlerde, birer hafta arayla şehrimizde faaliyet gösteren iki farklı at çiftliğine yolum düştü. Maksat biraz nefes almak, biraz da şehir gürültüsünden uzaklaşmaktı; ama nasipte kadim bir dostla ruh ruha gelmek varmış.

Çiftliğe girdiğimde burnuma dolan o kesif saman ve toprak kokusu, beni bilmediğim ama tanıdık gelen zamanlara götürdü. Kenarda duran seyis, yüzünde hafif bir tebessümle, o klasik soruyu yöneltti: "Hayatında hiç ata bindin mi?"

Gülümsedim. "Hiç binmedim," dedim, "Ama kim bilir, belki günün birinde..."

Cümlem havada asılı kalırken, cevabımı beklemeden kaderin cilvesi gerçekleşti. Çitlerin ardındaki o heybetli gövde, sanki yıllardır beni bekliyormuş gibi, sanki biz ezelden tanışıyormuşuz gibi koşa koşa yanıma geldi. Ne bir havuç vardı elimde ne de bir şeker. Sadece "ben" vardım ve o bunu hissetmişti.

Aramızda çitler vardı ama ruhlarımız arasında hiçbir engel yoktu. Elim gayri ihtiyari boynuna uzandı. Sıcak, güçlü ve bir o kadar da narin boynunu okşadım. O an zaman durdu. Gözlerinin içine baktığımda, sadece bir hayvanı değil; asırları, savaşları, göçleri ve insanlığın serüvenini gördüm.

O sırada, dudaklarım kıpırdamasa da kalbim konuştu onunla:

(İçsesim): "Neden geldin yanıma koca oğlan? Binicisini bekleyen mağrur bir süvari gibisin ama gözlerinde derin bir hüzün var..."

(Atın bakışlarındaki o sessiz cevap): "Sırtımdaki eyerden, ağzımdaki gemden korkma insan oğlu. Ben senin atalarının bozkırda rüzgarla yarışan yoldaşıyım. Sen unutsan da ben unutmadım o kadim dostluğu. Yüreğindeki yükü gördüm, onu hafifletmeye geldim."

O an anladım ki, atlar tarih boyunca insanoğlunun sadece yükünü değil, kahrını da çekmişti. Kaşgarlı Mahmud’un "At, Türk’ün kanadıdır" deyişi boşuna değildi. Savaş meydanlarında kılıç şakırtıları arasında süvarisini canı pahasına koruyan da onlardı; bir gelini baba evinden alıp yeni yuvasına taşıyan, umuda nal sesleriyle eşlik eden de...

İnsanoğlu onları yordu. Savaşta cepheye sürdü, tarlada sabana koştu, yollarda yük vurdu. Ama onlar asaletlerinden, o vakur duruşlarından hiç ödün vermediler. Benim Düzce’deki o çiftlikte boynuna sarıldığım at, sanki tüm bu tarihin yorgunluğunu taşıyor ama yine de insana küsmüyordu.

(İçsesim): "Sana binmek, sana hükmetmek demek değilmiş meğer. Seninle bir olmakmış mesele. O yüzden mi böyle uysal durursun?"

(Onun sessizliği): "Dizginleri tutmak marifet değildir, marifet benimle aynı yöne bakabilmektir. Sen 'belki bir gün' dedin ya hani seyise... O gün geldiğinde sırtıma değil, ruhuma misafir olursun."

Boynunu okşarken hissettiğim o sıcaklık, aslında kaybolmaya yüz tutmuş bir güven duygusuydu. Modern dünyanın betonları arasında sıkışan ruhlarımız, bir atın yelesinde özgürlüğü arıyordu belki de.

Çiftlikten ayrılırken arkama dönüp baktım. O hala orada, çitlerin kenarında duruyordu. Ben o gün ata binmedim belki ama atla "bir" oldum. Ve anladım ki, insan bazen en sadık dostunu, hiç konuşmadan anlaşabildiği o derin sessizlikte buluyor.

Bu sessiz veda, aslında bir başlangıcın habercisiydi. Eve döndüğümde, şehrin gürültüsü kulağımda değil, o atın sakin nefesi ruhumda yankılanıyordu. Belki de modern çağın hastalığı olan o bitmek bilmeyen aceleciliğimize en iyi ilaç, bir atın o dingin ve bilge duruşuydu.

Düzce’mizin saklı köşelerinde, doğanın kucağında nefes alan bu çiftlikler, sadece birer gezi durağı değil, ruhumuzun tamirhaneleri aslında. Yolunuz düşerse, bir hafta sonu o taraflara uğrayın. Ata binmek zorunda değilsiniz, profesyonel bir binici olmanız da gerekmiyor. Sadece gidin, çitlerin kenarına yaklaşın ve bekleyin. Belki sizin de nasibinizde, size koşa koşa gelen bir dostla sessizce dertleşmek vardır.

Kim bilir, belki o zaman siz de duyarsınız rüzgarın atların yelesinden size fısıldadığı o kadim sırrı: "Yeryüzünde cenneti arıyorsan, uzaklara gitme; o bazen bir atın şefkatli bakışında, bazen de sana uzanan dost bir eldedir."

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.